Erhan Cihangiroğlu, düş kurmanın ve düşleri yaşamanın “yaratma sürecini” sergideki eserlerine taşıyarak, kendi hayalini kurduğu iç dünyasında herkesin yaşamına dokunuyor.
Cihangiroğlu’nun fırçasında renklenen bu düşler, izleyiciyi başka dünyaların yolculuğuna götürerek ruhlarımızda iz bırakıyor. İnsanın zihnine de yoğunlaşan ve karakterlerin ustalıkla resmedildiği bu yolculukta bazen kayboluyor, bazen hüzünleniyor, bazen tebessüm ediyor ve bazen de uzun uzun dalıyorsunuz.
Akrilik ve suluboya malzemeleri ile ürettiği resimlerinde bakışı önemsediğini vurgulayan Cihangiroğlu, izleyici ile karakteri arasında bu sayede bağ kuruyor ve hatırlayamadığımız düşlerimizi bize hatırlatıyor.
Evrim Vurdu
Erhan Cihangiroğlu 6. Kişisel sergisi olan ‘’ Mühürlenmiş Zaman’‘ ile
düş dünyasının kapılarını Galeri A ‘da 24 Ekim – 16 Kasım 2019 tarihleri arasında ziyaretçilerine açıyor.
Cihangiroğlu, yapıtlarında yalnızlığa ve hüzne derin, meşakkatli bir kavrayışla yaklaşıyor. Doğayla şifalandırıyor insanı, mutsuzluğu ve kederi; ağaçtan, daldan, denizden, kuştan, balıktan, kelebekten sorup bulsun istiyor aradığı cevapları; özüyle karışsın, toprağını yadırgamasın, suyun yolunda akıtsın acısını, göğe ulaştırsın sesini.
Mekânla kurduğu bağ küstüğü yanlarıyla barışmasına vesile olsun diye insan ruhunu, koşulsuz/plânsız doğaya teslim ediyor ve yeryüzünün iç görüsüne inandırıyor. Şüphesiz kelimelerle buluşturmadan, söze sese dökmeden sadece çizerek bu gayeyi anlatabilmek parçalardan bütüne ulaştıran hikayeleri duyumsayabilmekle ve eksiksiz biriktirebilmekle ilgili.
Yaşarken farkına varamadan geçip gittiklerimize bir an, kısacık bir an dönüp bakmamızı istiyor ve gördüklerimizle yani düşlerle iyileştirmemizin mümkün olduğuna inandırıyor kırılganlığımızı. Şiir gibi denirdi ya bir zamanlar güzel olanın hakkını aklın bahane ettiklerine teslim etmek için, tam da öyle, sanatçı içinde salındığımız boşlukta dilimizin ucuna gelen lakin söylenirse sanki incitileceği düşünülen dizeleri biriktiriyor.’’
Funda Dörtkaş
Rüyadayken gördüklerimin gerçekliği, uyanınca tuhaflığa dönüşüyor ve bu tuhaflık, gerçek olandan daha güzel ve daha sahici görünüyor.
Erhan Cihangiroğlu
“Resimlerimi yaparken referansım; duygusal hafızamın parçaları anlık örüntülerdir. Süreç içerisinde parçalar birleşip bir kompozisyon oluştuğunda, resimde ihtiyaç duyduğum, eksikliğini hissettiğim bir hakikat arayışı başlıyor.
Bu yolculuk beni güçlü bir teslimiyet duygusu ile ruhunu dinlediğim doğa’ya götürürken yaptığım resimlere de izini bırakıyor.”
Erhan Cihangiroğlu
“Resimlerimdeki karakterlerin yalnızlıkları ve herhangi bir mekâna ait olamama hâllerini fark ettiğimden beri zihnimde asılı kalan soruların cevaplarını kendime ve onlara dönerek arıyorum..
Hayal etmek ile başlayan süreç, kendi hayalci tarafımın nerelerde dolaştığını aramakla başlıyor ve süreç içinde kendimi hep sıkışmış bir halde buluyorum. Belki de mekânlar, içimdeki hayalciyi beslerken benim boğulup çıkmak istediğim bir yığına dönüşüyor.
Bu ruh hâlimin izlerini taşıyan karakterler de sanırım resimlerde kendilerine ait bir yer buluyorlar. Bazen yorgun, bazen fark edilmeyi bekleyen, çoğunlukla dönüşümünü gerçekleştiren karakterler; çocuk zihnimin saydam kabuklarında saklanıyor, aidiyet hissediyor ve şifalanıyorlar.”
Erhan Cihangiroğlu
“Acelesi olmayan resimler yapıyorum. Resimlerimin izleyici ile olan yakınlığı
da sanıyorum bu nedenle. Bir bakış veya bir imge ile izleyicinin hayatından bir
şeylere dokunmayı, bazen bir çocukluk anısını bazen içimizde bir yerlerde
sıkışmış tarifi olmayan heyecanlarını hatırlatmayı önemsiyorum.
Resimlerim izleyici ile sanki yıllardır tanışıyormuşçasına yakınlık kurarken,
içeride biri var hâlâ dünyaya bu duygulara yabancı.”
Erhan Cihangiroğlu
Hangi kapının ardındaydı sizi düşlere ulaştıran yol? Ne vardı o kapının ardında, hatırlıyor musunuz? Canlanıyor mu gözünüzde? Peki ya sizin için hatırlayan biri olsa? Belki de o hatırlıyordur. Yalnızca düşlerinden düşenleri; fırçasının ucunda, sizin için, belki de hatırlayamadıklarınızın kapısını aralamak için bekliyordur. Ama yine de aldanmayın; zira düşlerin keskin doğruları yoktur, siz ne düşlerseniz o olursunuz.
Sahi ne düşlemiştiniz, ne vardı o kapının ardında? Düşlerinize dokunmadan önce siz kimdiniz? İzin verin o kapının ardından size bakan kahramanlar yol göstersin o halde. En karamsar anlarınızda umuda tutunmanızı sağlasınlar. Bırakın o yapsın bunu. Belki de gerisini siz tamamlarsınız. Ya da belki yolculuğuna eşlik etmeyi seçersiniz.
Zira bir başkası nasıl çizerse düşleri sizin için, işte o da öyle çiziyor. Ve hatırlatmaktan çekinmiyor: Bu yaşamsal bir döngünün düşü; tıpkı hayat gibi, tıpkı rüyalar gibi, gerçeğin içinden çizgilere oradan tekrar gerçeğe, sudan toprağa topraktan suya oradan havaya…
Farklı masalların, gerçek renklerin ucundan düşen çizimler “gerçek” düşler diyarının Erhan Cihangiroğlu’nun zihnindeki karşılığı bu.
Burcu Arman